Makale

Mimarlık ve Sanat İlişkisi

Mimari yapılara can veren en büyük etken sanattır.

2022-10-09 00:46:37

II. Dünya Savaşı sonrasında, pek çok ülkede, sosyal, ekonomik ve politik gelişmelerin de etkisiyle, mimarlığı ve sanatı aynı mekanda buluşturmayı hedefleyen, mimarlık ve sanat kavramlarının ayrılmaması gerektiğini savunan bir fikir olarak mimarlık ve sanat sentezi ortaya çıkmıştır. Bunun en önemli nedeni, savaş sonrası seri yapılaşma ihtiyacı ile çok sayıda monoblok ve birbirine çok benzer yapının inşa edilmesidir. Bu süreç, modern mimarlık pratiğinin “standart” olarak değerlendirilmesine neden olmuştur. Bu dönemde, konuya hassasiyet gösteren mimar ve sanatçı, modern mimarlık eleştirilerine bir öneri olarak mimarlık-sanat sentezi / ilişkisini ortaya çıkarmıştır. Dünyada, pek çok ülkede ortaya konulan bu fikrin, pek çok sanat ve mimarlık yöneliminden etkilenmekte olan Türkiye’ye de kendisini gösterdiği söylenebilir. Ulus içi bağlamda ise, iktidar partisinin globalleşme politikaları nedeniyle, Türkiye’deki mimar ve sanatçılar, daha önce olmadığı kadar uluslar arası pek çok sanatsal ve mimari gelişmeden haberdar olup etkilenmiştir. Mimarlık, sanat birlikteliği de bu fikirlerden biridir. Türkiye’deki sanatçı ve mimarların, bu fikri benimsemesinin bir başka sebebi de iktidar partisinin kültür ve sanat politikalarının zayıflığıdır. Bu durum karşısında, pek çok mimar (Utarit İzgi, Abdurrahman Hancı, Doğan Tekeli vs.) ve sanatçı (Füreya Koral, Eren Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Kuzgun Acar vs.) bir araya gelip kolektif bilinçle hareket etmiş ve mimarlık-sanat birlikteliğini, pek çok yapı tipinde uygulamıştır. Bu yapı tiplerinden birisi de apartmandır. Apartman cephelerinde, giriş hollerinde, mimar ve sanatçılar, birlikte çalışmış, modernist ürün ile sanat ürününü bütünleştirmiş ve modernist yapıların adeta suskunluğunu bozmuştur. Bu yapılarda, mimarlık ve sanat birlikteliğinin yarattığı başka bir husus da yapıların temsilinin değişmesidir. Yani, modernist cepheli ve formlu yapı, rölyef, mozaik, seramik pano, duvar resmi ve heykel ile yerel, etnik bir kimlik kazanabilir ya da soyut sanat aracılığıyla modern temsili vurgulanabilir. 1950-1980 aralığında gözlemlenen mimarlık-sanat birlikteliği fikri, önceleri bu birlikteliği yalnızca estetik amaçlarla uygulamak isteyen mimar ve sanatçılar tarafından uygulansa da, 1970’li yıllarda, bu fikir değişip dönüşmeye başlar. Mimarlık ve sanat birlikteliğini yansıtan yapılar, insanlar tarafından öyle ilgi görmüş ve benimsenmiştir ki pek çok yapı tipinde uygulanmış ve kamusal alanın vazgeçilmezlerinden biri olmuştur. Böylece, mimarlık sanat birlikteliği, kentsel ve toplumsal belleğin en etkili yapı taşlarından birine dönüşmüştür. Bu durum, bunu ranta çevirmek isteyen müteahhitlerin de ilgisini çekmiştir. Örneğin, Gorbon Işıl seramik firmasının sahibi Aziz Gorbon, müteahhitlerin, 1970’li yıllarda, kendisini pek sık ziyaret ettiğinive baş seramik sanatçıları olan Erdoğan Ersen’den pek çok apartmana seramik pano uygulaması yapmasını istediklerini belirtiyor. Bunun nedeni ise, apartman kullanıcılarının/potansiyel müşterilerin toplumsal belleğe iz bırakan mimarlık sanat birlikteliği fikrinin yansıdığı, farklı ve “kimlikli” apartmanlarda yaşamak istemesi. Bu durumun sonucu ise sanat ürünü olan apartmanların birer prestij nesnesine dönüşmesi ve “pahalı”ya satılabilmesi.4 Böylece, mimar ve sanatçı işbirliğinin söz konusu olmadığı durumlarda da, müteahhitler, sanatçılarla çalışmıştır. Bu bağlamda, bu çalışmada incelenecek olan, 1970’lerin ikinci yarısında inşa edilmiş olan üç apartman, Karani, Çifte Havuzlar, Kosif Apartmanı oldukça önemlidir.

 

Diğer Yazılar

2023.01.11
Antik Roma'nın Kendi Kendi iyileştiren Betonu
2023.07.09
Kapalı Otoparkın Faydaları
Ön Talep Formu